Süleyman Nazif´e |
"Rûhum benim oldukça bu îmanla berâber
Üç yüz sene, dörtyüz sene, beş yüz sene bekler."
Malta-Süleyman Nazif
Beş yüz sene bekler mi? Nasıl bekliyeceksin?
Rûhun da asırlarca bu hüsrânı mı çeksin?
Karşımda duran dehşeti - gûyâ - edip îmâ,
"Hüsran"deyiverdim, hani, birdenbire, amma,
Mahşer gibi âfâkımı sarmış zulümâtın,
Teşrîhine kâmûsu yetişmez kelimâtın!
Kaç yüz senedir bekliyoruz, doğmadı ferdâ;
Artık yetişir çektiğimiz leyle-i yeldâ.
Bir nefha-i rahmet de mi esmez? diye, sînem,
Yandıkça, semâdan boşanıp durdu cehennem!
Lâkin, bu alev selleri artık dinecektir;
Artık bize nâr inmeyecek, nûr inecektir.
Ey, tek karagün dostu, bu hicran-zede yurdun!
Sen milletin âlâmını dünyâya duyurdun,
En korkulu günlerde o müdhiş kaleminle...
Takdîs ederiz nâmını... Lâkin, beni dinle:
Azmin, emelin heykel-i zî-ıûhu iken, dün,
Bilmem ki, bugün, ye´se nasıl oldu da, düştün?
Çoktan beridir bekledi... Bekler... diye, millet,
A´sâra mı sürsün bu sefâlet, bu mezellet?
İslâm ilinin sâde esâret mi nasibî?
Sen, yoksa, unuttun mu o mâzî yi mehîbi?
Etrâfa bakıp sarsılacak yerde ümîdin,
Vicdânını, îmânını bir dinlemeliydin.
Garb´ın ebedî gayzı ederken seni me´yûs,
"İslâm´a göz açtırmayacak, dersen, o kâbûs"
Mâdâm ki Hakk´ın bize va´dettiği haktır,
Şark´ın ezelî fecri yakındır, doğacaktır.
Hiç bunca şehîdin yatarak gövdesi yerde,
Deryâ gibi kan sîne-i hilkatte tüter de,
Yakmaz mı bu tûfan, bu duman, gitgide Arş´ı?
Hissiz mi kalır lücce-i rahmet buna karşı?
İsyan bize râci´se de, bir böyle temâşâ,
Sığmaz sanırım, adl-i İlâhîsine, hâşâ!
İslâm´ı, evet tefrikalar kastı, kavurdu:
Kardeş, bilerek bilmeyerek kardeşi vurdu.
Can gitti, vatan gitti, bıçak dîne dayandı;
Lâkin, o zaman silkinerek birden uyandı.
Bir gör ki: Bugün can da onun, kan da onundur;
Dünyâ da onun, din de onun, şan da onundur.
Bin parça olan vahdeti bağlarken uhuvvet,
Görsen, ezelî râbıta bir buldu ki kuvvet:
Saldırsa da kırk Ehl-i Salîb ordusu, ko1 kol,
Dört yüz bu kadar milyon esîr olmaz, emîn ol. |
|